Yedi sanatçının bir araya gelerek hazırladığı eserlerden oluşan “Troya Düğümü” kavramsal video art sergisi yarın ziyarete açıldı.
Nişantaşı’ndaki BulutBulut Galeri’de sergilenen eserin küratörlüğünü üstlenen ve eserdeki Kayıp Troya Barışı Anlaşması’na imza atan Dr. Berkiz Berksoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eserin tam bir sinerji içinde hazırlandığını belirterek, “Troya Düğümü, bir sanatçı dayanışması. Özerk sanatçıların birliğinden ortaya çıkan, araştırmalarından, eserlerinden doğan eserlerinin yorumu oldu. Bizler İlyada’ya baktığımızda her anlamda bugünü gördük. Homeros’un İlyadası’nda insanlığın en büyük sorunu dile getirilmekte. Biz o dizelerle işimizi bağdaştırdık.” dedi.
Berksoy, 2018’in Troya Yılı olarak kutlandığını, kendilerinin ise ilk kez 2,5 yıl önce çalışmaya başladıklarını vurgulayarak, “Çağdaş sanat dalı olan, kavramsal video art eseri ortaya koyduk. Bu anlamda da öteki çalışmalardan sanatsal anlamda ayrılıyor. Potansiyel etkileşim ve aktarılabilirlik hedefimizdi. Biz Dünyaya, Dünya uygarlığı ve barışı çerçevesinde bir mesaj veriyoruz. Videonun arkasında duyulan seslerden biri, Plüton gezegeninin sesi. Eserde 3 sesi üst üste koyduk.” ifadelerini kullandı.
Serginin Mart 2019’da Kadıköy Belediyesi Gençlik Sanat Merkezi’nde de sanatseverlerle buluşacağını kaydeden Berksoy, kendilerini çağıran, esere ilgi duyan ve eseri görmek, bilmek isteyenlerin davetlerini de kabul edeceklerini dile getirdi.
Berkiz Berksoy, Türk kültüründe, Troya’ya Batı’nın sergilediği gibi Yunan edebiyatından kaynaklı bir yaklaşımın olmadığına dikkati çekerek, “Homeros’un İlyada’sındaki askerlik, kahramanlık, yöneticilik ve ordu komutanlığını biz zaten Çanakkale’de de görüyoruz. Çanakkale üzerine yapılan her şeyde o kahramanların kişiliğini, karakterini görebilirsiniz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Troya, tutkular savaşıdır”
Heykeltıraş, ressam ve grafik tasarımcısı Serap Gümüşoğlu, eserin senaryosunun yanı sıra “Tutku” ile “Skaia Kapısı” adını verdiği iki çalışmayı eser için hazırladığını söyledi.
Çalışmalar kapsamında hep birlikte Troya’ya gittiklerini ve kalıntıları bir arkeolog gibi incelemediklerini vurgulayan Gümüşoğlu, “Görsel sanatlarla ilgili olduğumuz için biz Troya’ya başka türlü bakıyorduk. Çok içten ve içselleştirdik biz bu konuyu. Yılın son gününde Troya yılını böyle kavramsal bir eserle bitirdik. Çok mutluyuz.” diye konuştu.
Gümüşoğlu, tutkuyu, irade ve yargıları aşan bir duygu olarak tanımladığını dile getirerek, şunları kaydetti:
“Troya, tutkular savaşıdır. İç parçalayıcı haykırışlar, kadının kaygıları, acılar İlyada’da buram buramdır. Sonuçta ölüm ve yıkım var. Ağıtlarsa savaşın ne uğruna yapıldığının bir önemi var mıdır diye sorguluyorum. İlyada’nın, Troyalı kadınların yaktığı ağıtları, savaşın acımasızlığını, sınırsız tutkuların bedelini, hayatın bilinmezlikleri karşısında insanın güçsüzlüğünü, binlerce yıl öteden günümüze taşıyan güçlü bir destan olduğuna inanıyorum.”
Her sanatçının Troya’nın farklı bir yönünü işlediğini söyleyen sanatçı, “Troya bizim için Araf.” Çünkü hiçbir şeyin değişmediğini gördük.” dedi.
“Benim için Kassandra, yenilen tarafa geçmek ve onların yaşadıklarına bakmaktı”
Heykeltıraş ve mücevher tasarımcısı Benan Bulut, altın bir başlık tasarlayıp yaptığını söyleyerek, şu bilgileri verdi:
“Her şeyi elde yapıyorum. Troya’yı temsil eden, sütunları üzerinde o coğrafyayı yukarı taşıyan ve yücelten bir bilezik yaptım. Parçalanmış ama asla yok olmayan bir zenginliği ve coğrafyayı ifade eden bir çalışma. Başlığı yaparken de Kassandra’dan etkilendim. Benim için Kassandra, yenilen tarafa geçmek ve onların yaşadıklarına bakmaktı.”
Seramik sanatçısı ve öğretim üyesi Güngör Güner, eski bir eseriyle katıldığını dile getirerek, “1980 darbesine gönderme yaptığım 3 düğümden oluşan ‘Dün, Bugün, Yarın’ adlı bir yapıtım vardı. Hepsi değişik renklerdeydi. Bu çözülmeyen düğümler, ‘nüansların dışında değişen bir şey yok’ anlamındaydı. Bu düğümle katıldım ve içinden kırmızı düğümler çıkardık bu defa çünkü kanlı bir savaş söz konusu.” dedi.
Heykeltıraş Malik Bulut da eser için mermer bir at düşündüğünü ve “Troya Barış Atı” eserinde bunu uyguladığını ifade ederek, “İki metre 10 santimetre yüksekliğinde, 1,5 ton ağırlığında, mermer ve demirle bir heykel yaptım. Troya denildiğinde belki de akla ilk gelen Truva Atı’dır. Ben de buradan yola çıktım ve kendimce bu atı yorumladım. At, içinde kötülüğü, düşmanlığı, düşmanları, hileyi taşıyan bir at. Oysa insana kendini en yakın hissettiren bu güzel at, karnından düşmanları değil de kuşları çıkaran bir ata dönüştü.” diye konuştu.
At üzerine çalışmaya devam edeceğini aktaran Bulut, 22 yıldır heykel yaptığını ve bugüne kadar bin 500 civarında esere imza attığını söyledi.
Şair, oyun yazarı, oyuncu ve yönetmen Tarık Günersel ise “Ben görsel şiir denilecek bir iş yaptım, Troyalar. Artık günümüzde bütün Dünya ne yazık ki Troya. Doğal kaynaklarımız ve insan kaynaklarımız çeşitli saldırılar altında. Bu bakımdan bütün Dünyadaşların daha etkili bir güç birliği yapmasında yarar var. İnsanlık, olumlu ve olumsuz, ilk kez bu kadar çok olanağa sahip. Bıçak ameliyatta olumludur, cinayette olumsuzdur. Olanakları olumlu yönde kullanmak hepimizin sorumluluğu. Bir Dünya ahlakına ihtiyaç var. Troya sergimiz benim açımdan tüm bu bağlantıları taşıyor.” ifadelerini kullandı.
Sahne ve kostüm tasarımcısı aynı zamanda ressam Feyza Zeybek’in “Helen ve Bütün Malı” adlı çalışmasının da yer aldığı, 6,5 dakika ve 1,5 dakikalık iki videodan oluşan eser 6 Ocak 2019’a kadar ziyaret edilebilecek.