Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Troya Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan, “Troya için ‘tüm zamanların en ünlü kenti’ demek hiç de haksızlık olmaz.” dedi.
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Troya Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan, “Troya için ‘tüm zamanların en ünlü kenti’ demek hiç de haksızlık olmaz.” dedi.
Prof. Dr. Rüstem Aslan, Toronto Üniversitesi’nde Troya kenti ve kazı çalışmaları hakkında konferans verdi.
Konferans öncesi AA muhabirine açıklama yapan Aslan, Kültür ve Turizm Bakanlığının 2018 yılını Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girişinin 20. yılı olması nedeniyle “Troya Yılı” ilan ettiğini ve bu kapsamda Cumhurbaşkanlığının himayesinde pek çok ulusal ve uluslararası etkinlik gerçekleştirildiğini hatırlattı.
2018 Troya yılının en önemli olayının uzun yıllardır hayali kurulan Troya Müzesi’nin açılması olduğunu dile getiren Aslan, ekim ayında ziyarete açılan müzenin arkeolojik, kültürel ve mimari açıdan Dünyanın en iddialı müzesi olduğunu söyledi. Aslan, “Troya’nın sadece bir ören yeri olmanın ötesinde anlamı var. Troya Müzesi ile bu anlama ‘eserler çıktığı topraklarda sergilenmeli’ ilkesinin uygulandığı ilk yer olma özelliği de eklendi. Troya Müzesi, Antik Dönem’in efsane kenti ile modern zamanları yan yan getirdiği için de heyecan verici.” dedi.
Aslan, şöyle devam etti:
“Troya için ‘tüm zamanların en ünlü kenti’ demek hiç de haksızlık olmaz. Troya, efsanelerden çıkıp romanlara, imparatorlara, duvar resimlerine, satranç taşlarına hatta bilgisayarlardaki virüs adlarına kadar kendine yer bularak bunu hak etti. Bu kent Homeros’un İlyada Destanı’na göre kentin kaderini belirlemek için yapılan ve Dünyanın en trajik savaşlarından birine de sahne olmuştu. Doğu ile Batı’nın birleştiği, Ege Denizi ile Karadeniz’in birbirine aktığı, Çanakkale Boğazı’nın girişinde yer alan Troya, destanıyla ve buluntularıyla Dünya kültür mirasını bin yıllardır etkilemeye devam ediyor.”
“Şehrin destanı bir güzellik yarışması ile başlıyor”
Prof. Dr. Aslan, konferansta yaptığı konuşmada, Troya destanının bir güzellik yarışması ile başladığını söyledi. Aslan’ın detaylarıyla anlattığı yarışma ve sonrasında Troya’da yaşananlar, salonda ilgiyle dinlendi.
M.Ö. 730’larda olduğu sanılan Troya Savaşı’nın tarih boyunca birçok yazar ve ozana esin kaynağı olduğunu belirten Aslan, İlyada ve diğer destanların sürekli kopyalanarak yüzyıllar boyunca kuşaktan kuşağa aktarıldığını anlattı. Destanın bir bütün olarak en eski ve en iyi korunagelmiş el yazması kopyasının, Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinden önce bu kentten Venedik’e götürülen 10. yüzyıla ait kopya olduğu bilgisini veren Aslan, diğer iyi korunmuş İlyada kopyalarının ise Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde bulunduğunu kaydetti.
Aslan, “İlyada Destanı kitap olarak ilk kez 1488 yılında Floransa’da basıldı. Şiirsel gücü öylesine etkili oldu ki Avrupa edebiyatının en önemli temel eseri olarak Dünya kültür tarihine de geçti. Ancak destanda anlatılanların gerçek olup olmadığı hatta Troya kentinin varlığı gibi konular yüzyıllarca kültür tarihi araştırmacıları ve okurların kafasını kurcaladı. 1462 yılında ise Fatih Sultan Mehmed, Troya’yı ziyaret ettiğinde, ‘İstanbul’u fethederek Troyalıların öcünü aldım’ diyerek kentin tarihteki önemine bir kez daha parmak basmıştı.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin Toronto Başkonsolosluğunun da destek verdiği konferansı çok sayıda diplomatik temsilci, öğretim görevlisi, öğrenci ve Türk toplumu üyeleri izledi.