Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Binali Yıldırım, yurt dışına çıkarılan kültür varlıklarının tamamının son derece kıymetli olduğunu belirterek, Troya Hazineleri de bunlardan biri. Milletimizde kültür varlıklarımızın korunması konusunda yavaş yavaş ciddi bir bilinç oluşmaya başladı. TBMM, bu konuda her türlü yasal desteği verdi, vermeye de devam edecek” dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Binali Yıldırım, eşi Semiha Yıldırım, Ak Parti Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, eşi Kevser Turan ve Ak Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu ile TBMM Tören Salonu’nda gerçekleştirilen 2018 Troya Yılı’nda hazırlanan “Troya Hazineleri – Asırlık Hasret” adlı belgesel filminin özel gösterimine katıldı. TBMM Tören Salonu’nun konferans, seminer, konser, ödül töreni, resepsiyon, kutlama ve kabul gibi birçok etkinliğe ev sahipliği yaptığını hatırlatan Yıldırım, bugün hepsinden farklı bir etkinliği gerçekleştirdiklerini belirtti.
Çanakkale’nin, tarihin her döneminde önemini koruyan, Anadolu Türklerinin de Avrupa topraklarına ayak bastığı ilk şehir olduğunu dile getiren Yıldırım, “Ecdadımızın Avrupa karasında, Gelibolu’da ilk donanmamızı ve ilk camimizi yaptığını biliyoruz. Ecdadımız daha İstanbul fethedilmeden Çanakkale’ye ayak bastı. Bizim için çok daha önemli olan 104 yıl önce yedi düvele “Çanakkale Geçilmez'” dediğimiz şehirdir. Binlerce şehidimizin yattığı şehirdir” diye konuştu.
Yıldırım, başta Ak Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve eserin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür etti.
Anadolu’nun İyonlar, Urartular, Lidyalılar, Frigyalılar, Hititler, Roma ve Bizans medeniyetlerine de ev sahipliği yaptığını hatırlatan Yıldırım, “Bizim Anadolu’daki siyasi varlığımız Selçuklularla başladı ve Osmanlılarla devam etti. Önceki medeniyetlerden kalan izlerle 19. yüzyılın sonuna kadar çok ilgili değildik. Üzerinde oturduğumuz zenginliğin çok farkında değildik” dedi.
Anadolu’daki eski medeniyetlerin zenginliklerinin Alman, İtalyan ve İngiliz arkeologlar tarafından tespit edildiğini anlatan Yıldırım, şöyle devam etti:
“Esasında Batılı arkeologların yaptığı tam da bir arkeolojik çalışma değildir. Osmanlı Devleti’nin özellikle Balkanlarda yaşadığı sıkıntılar, karışıklıklar ve göçler sırasında bu coğrafyaya arkeologların ilgisi daha da artmıştır. Bazıları istihbarat faaliyetinde bulunmuş, bazıları da define avcılığı yapmıştır. Tıpkı belgeselde detaylarını göreceğimiz gibi. Bizde arkeoloji çalışmaları Osman Hamdi Bey’in Müze-i Hümayun’a müdür olarak tayin edilmesiyle başlıyor. Osman Hamdi Bey, müze müdürü olduğunda ilk iş olarak 1874 tarihli Asar-ı Atika Nizamnamesi’ni yenilemiştir. Troya Hazineleri yağmalanıp yurt dışına kaçırılırken bizde eski eserlerle ilgili bir düzenleme yoktu. Devletimiz de milletimiz de böyle bir olayın farkında değildi, böyle bir şuur yoktu. Ayrıca o eserleri sergileyeceğimiz bir müze de yoktu.”
“Başlangıçta arkeologlara çok kızdığım oldu”
“Asrın projesi” Marmaray’ın yapılışı sırasında yaşanılan zorlukları aktaran Yıldırım, projenin temelinin 2004’te atıldığını, 2013’te tamamlandığını anımsattı.
Proje kapsamında yürütülen kazı çalışmalarını anlatan Yıldırım, şöyle konuştu:
“Yalnızca 5 yıl, Yenikapı istasyonu ağırlıklı olmak üzere bütün istasyonlardaki kazılarda İstanbul’un tarihinin 2500 yılken 8500 yıla kadar gittiğini gördük. Öyle bir hal oldu ki bazen artık buramıza geldi. Kazıyoruz 13. yüzyıl. Biraz daha kazıyoruz… ‘Arkadaşlar bu iş nerede duracak?’ diyorum. İstanbullular beklenti içinde. Doğrusunu isterseniz başlangıçta arkeologlara çok kızdığım oldu. İğneyle kuyu kazar gibi elleriyle tırnaklarıyla obje arıyorlar. Oradan çıkardığımız o kadar zengin arkeolojik malzemeler var ki bunları sergileyecek bir mekan yok. Bir yerde muhafaza ediyoruz. Neyse ki Yenikapı’da güzel bir müze yapılacak. O müzenin projesi de hazır. İnşallah yeni dönemde yapmak birilerine nasip olur.”
“Hazinelerin izini bulmak için hafiye gibi çalışmak gerekiyor”
“Uzun yıllar üzerinde oturduğumuz zenginliklerin ne yazık ki farkına varamadık” ifadesini kullanan Yıldırım, çok sayıda kültür hazinesinin, Türkiye’deki çeşitli bölgelerden yurt dışına çıkarıldığının bilindiğini hatırlattı.
ABD, Almanya, Avusturya, Danimarka, İngiltere, İsviçre, Rusya ve Hollanda gibi ülkelerin müzelerinde sergilenen hazinelerin izini bulmak için “hafiye gibi çalışmak” gerektiğine dikkat çeken Yıldırım, şöyle devam etti:
“Bunların iadesi de o kadar kolay olmuyor, hukuk mücadelesi gerekiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığımız bu konuda hakikaten ciddi bir çalışma yapıyor. Uşak Müzesi’ndeki Karun Hazineleri gibi yüzlerce eserin ülkemize geri getirilmesi ancak bu kararlı ve sabırlı çalışmaların bir sonucudur. Milletimizde de kültür varlıklarımızın korunması konusunda yavaş yavaş ciddi bir bilinç oluşmaya başladı. TBMM, bu konuda her türlü yasal desteği verdi, vermeye de devam edecek. Yurt dışına çıkarılan kültür varlıklarımızın hepsi son derece kıymetli. Yalnızca Anadolu’nun değil, insanlık tarihine ışık tutacak nitelikte. Çünkü insanlık tarihi Anadolu topraklarında başlıyor. Troya Hazineleri de bunlardan biri.”
Troya’nın, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan antik bir şehir olduğunu vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti:
“2018’de Troya’nın Dünya kültür mirası arasında yer alışının 20. yıl dönümünü ihya ettik. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığımız geçtiğimiz yıl içinde Çanakkale’de bu etkinlikleri yaptı. Hazırlanan belgesel de Troya Yılı’nın bir ürünüdür. Eminim ki uluslararası gösterimi de yapılabildiğinde, bu başarıldığında bölge tanıtımı açısından çok daha büyük ses getirecek. Temenni ederim gelecek yıllarda St. Petersburg Müzesi’nde olduğu tespit edilen Troya hazineleri de ülkemize, ait olduğu yere gelmiş olur.”
“Schliemann, ‘Troya’nın kaşifi’ değil bir hazine avcısı”
Belgeselin yönetmeni ve yapımcısı Nihal Ağırbaş, Troya Hazineleri’nin, Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından yurt dışına kaçırılan en önemli eserlerden olduğunu belirtti.
Belgeselde, Troya Hazineleri’nin kaçırılış hikayesinin ele alındığını dile getiren Ağırbaş, Schliemann’ın, hatıralarında ve kazı notlarında Troya’yı nasıl tahrip ettiğini detaylarıyla yazdığını hatırlatarak, “Senaryoyu oluştururken bunlara dikkat ettik. Belgesel filmde kurmaca hiçbir şey yok, her şey gerçek” dedi.
Ağırbaş, Avrupa’nın, “Schliemann’ı arkeolojinin babası ve Troya’nın kaşifi” olarak kabul ettiğini ancak kendisinin, “Troya’yı tahrip eden bir hazine avcısı” olduğunu söyledi.
Bir yönetmen olarak filminin gazi Meclis’te gösteriliyor olmasının heyecan verici olduğunu dile getiren Ağırbaş, organizasyon sahipliğini yapan TBMM Başkanı Binali Yıldırım’a teşekkür etti.
“Troya Hazineleri – Asırlık Hasret” belgeselinin sponsorluğunu üstlenen, Nurol Holding bünyesinde faaliyet gösteren TÜMAD Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Hasan Yücel de TBMM’de yapılan gösterime katıldı.
Troya Hazineleri’nin, Türkiye’nin yurt dışına kaçırılan sayısız kültürel mirasından yalnızca biri olduğuna dikkati çeken Yücel, “Ülkemizin yer altı kaynaklarını ekonomiye kazandırmaya çalışan TÜMAD Madencilik olarak, ülkemizin en önemli kültürel mirasından birisi olan Troya Hazineleri’nin ülkemize kazandırılmasına yönelik bir projeyi desteklemek her şeyden önce bizim için en büyük hazinedir” dedi.
Gösterime, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, TBMM Başkanvekili Mustafa Şentop, TBMM İdare Amiri Hasan Turan, AK Parti Grup Başkanvekilleri Bülent Turan, Cahit Özkan ve Muhammet Emin Akbaşoğlu, Ak Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay ile milletvekilleri yanı sıra Çanakkale’den de İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Dokuz ve beraberindeki heyet ile davetliler katıldı